Allah Adına Yalan Uydurandan Daha Zalim Kim Olabilir ?

Kaan

Yeni Üye
Allah Adına Yalan Uydurandan Daha Zalim Kim Olabilir? — Bir Gerçek, Bir Yürek ve Bir Vicdan Hikayesi

Selam forumdaşlar 🌙

Bugün sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum…

Ne sadece anlatmak için yazıldı, ne de sadece dinlemek için.

Biraz düşündürsün, biraz dokunsun, biraz da “Allah adına konuşmanın” ne kadar ağır bir sorumluluk olduğunu hatırlatsın istedim.

---

Köydeki Ses: Bir Yalanın İlk Yankısı

Uzak bir köyde, sabah ezanıyla birlikte herkes uyanmıştı.

Rüzgâr buğday tarlalarının üzerinden geçerken, köy meydanında bir haber dolaşıyordu:

“Muhtar, Allah adına yemin etmiş… Bu iş böyledir demiş!”

İlk duyduğunda kimse sorgulamadı.

Çünkü “Allah adına” denmişti; sorgulamak sanki saygısızlık gibi gelmişti.

Ama işin garibi, muhtarın söylediği şey gerçeğe pek benzemiyordu.

Köyde fakir bir çiftçi vardı — Yusuf.

Yıllardır tarlasını ekmek için uğraşır, kimseye zararı dokunmazdı.

Ama muhtar, köyün zenginlerinden biriyle gizli bir anlaşma yapmıştı.

Ve Yusuf’un tarlasına göz dikmişlerdi.

Muhtar köylüye dedi ki:

> “Yusuf’un toprağı vakıf malıymış, ben Allah’a yemin ederim ki bana bildirildi!”

O “yemin”, bir anda köyün vicdanını mühürledi.

Çünkü “Allah adına” yalan söylenmişti.

---

Yusuf: Sessizliğin Ardındaki İnanç

Yusuf, haberi duyduğunda ilk başta inanamadı.

O kadar masumdu ki, yalanın büyüklüğünü kavrayamadı.

“Allah’ın adını kullanarak kim yalan söyler ki?” dedi kendi kendine.

Ama köy halkı sırtını dönmeye başlamıştı.

Kimse açık açık suçlamıyordu, ama kimse de destek olmuyordu.

Çünkü “Allah adına” söylenen söz, onların gözünde tartışılmazdı.

Yusuf her akşam camiye gidip dua ediyordu.

Secdede gözlerinden yaşlar süzülüyor, kalbinden şu cümle dökülüyordu:

> “Allah’ım, sen gerçeği bilensin. Benim elimden doğruluktan başka bir şey gelmiyor.”

O gece köy sessizdi.

Ama Yusuf’un duası gökyüzünde yankılandı.

Çünkü Allah adına yalan söyleyenin sesi yüksekti ama Yusuf’un kalbi hakikatin kendisiydi.

---

Zeynep: Kalplerin Sesi Olan Kadın

Köyün öğretmeni Zeynep, Yusuf’un durumunu fark eden tek kişiydi.

O, konulara hep empatiyle yaklaşırdı.

Kadınların iç sesini, adaletin ince duygusunu taşırdı.

Bir akşam Yusuf’un evine uğradı:

> “Ben inanıyorum sana Yusuf. Ama bazen inanç, kanıt bulmadan yetmiyor bu dünyada.”

Yusuf başını öne eğdi.

“Ne yapabilirim?” dedi, “Muhtar Allah adına yemin etti.”

Zeynep gözleriyle karanlığa baktı:

> “Allah’ın adını kullanmak, Allah’a en yakın olmak değildir. Bazen en uzak olanlar en çok onun adını anıyor.”

Ertesi gün Zeynep, köy kayıtlarını karıştırmaya başladı.

Belgeler, haritalar, resmi kayıtlar…

Ve sonunda buldu: Yusuf’un tarlası vakıf malı değil, dedesinden kalma mirastı.

Ama belge tek başına yetmezdi.

Çünkü insanlar kulaktan geleni kalpten duyuyordu.

Ve Zeynep bunu değiştirmeye kararlıydı.

---

Mustafa: Mantığın Kalkanı

Zeynep’in bulduklarını ilk olarak köyün gençlerinden Mustafa’ya anlattı.

Mustafa, mühendislik okumuş, mantığı ve stratejiyi seven biriydi.

“Bir yalanı yıkmanın en iyi yolu, veriyi masaya koymaktır.” dedi.

Bir plan yaptı:

Köyde açık bir toplantı düzenlenecek, herkes belgeleri görecek, muhtar da orada olacaktı.

Toplantı günü geldiğinde meydan dolmuştu.

Yusuf kenarda oturuyordu, Zeynep ise belgeleri elinde tutuyordu.

Mustafa kalabalığa döndü:

> “Muhtar, Allah adına demiştin, değil mi?”

Muhtar başını dik tuttu.

> “Evet, ben Allah adına yemin ettim. Bu toprak vakıf malıdır!”

Mustafa belgeleri gösterdi.

Köylüler arasında uğultu yayıldı.

Belge resmi mührüyle oradaydı.

Bir sessizlik çöktü.

Ve o sessizlikte Zeynep’in sesi duyuldu:

> “Allah adına yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Allah’ın adı doğruluk içindir, menfaat için değil.”

Muhtarın yüzü kireç gibi oldu.

Çünkü yalan, artık herkesin gözünde çıplaktı.

---

Köyün Uyanışı: Bir Gerçeğin Geri Dönüşü

O gün köyde bir şey değişti.

İnsanlar fark etti ki, “Allah adına” denilen her söz ilahi değil.

Bazen insanın kendi çıkarı, Allah’ın adını perde yapabiliyor.

Yusuf’un tarlası ona geri verildi.

Ama mesele topraktan çok daha büyüktü.

Köy artık bir şeyi öğrenmişti:

Allah’ın adıyla yalan söylemek, hem Allah’a hem insana zulümdür.

Zeynep okulda çocuklara şunu anlattı:

> “Birisi size ‘Allah adına söylüyorum’ derse, hemen inanmayın. Allah, doğruluğu kalpte gizler; dudakta değil.”

Mustafa köyde yeni düzenlemeler yaptı, kayıtları dijitalleştirdi.

Yusuf ise her sabah tarlasına çıkmadan önce bir dua etti:

> “Allah’ım, beni doğruluktan ayırma. Çünkü yalan, topraktan bile daha kirletici.”

---

Forum Sohbeti: Yalan, Güven ve İnanç Üzerine

Bu hikâye belki bir köyde geçti, ama aslında hepimizin kalbinde yaşanıyor.

Kaç kere birileri “Allah adına” deyip bize bir şey dayattı?

Kaç kere hakikati sorgulamaktan korktuk, çünkü “dini bir perde” çekilmişti önümüze?

Gerçek inanç, Allah’ı kullanarak değil; Allah’ı anarak yaşanır.

Ve en büyük zulüm, O’nun adını kendi çıkarına alet etmektir.

---

Forumdaşlara Sorular:

1. Sizce günümüzde “Allah adına konuşmak” kavramı nerelerde yanlış kullanılıyor?

2. Hakikati savunurken sessiz kalmak mı, sesini yükseltmek mi daha zor?

3. Bu hikâyedeki Zeynep’in yerinde olsanız ne yapardınız — susar mıydınız, yoksa mücadele eder miydiniz?

Hadi forumdaşlar, bu kez sadece yorum değil, vicdanlarımızla konuşalım.

Çünkü bazen bir “yalan” sadece bir kelime değil; bir toplumun terazisini de eğebiliyor.

Ve unutmayalım…

Allah adına yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? 🌿